30 Aralık 2011 Cuma

Mission: Impossible Ghost Protocol / Görevimiz Tehlike 4


Nereden başlasam :) Daha film başlar başlamaz eğer dikkatli izleyenler olmuşsa filmin ilk saçmalığı geliyor. Kiralık katil kızımızın aynı sokak, aynı palto, aynı saç ile telefona fotoğrafının yollanması komik olmuş. Milyonlar harcanan bir film için bari başka palto giydirseydiniz bişi yapsaydınız kıza bari :) Ethan karakteri zaten o katili tanıyor hiç mi yok eskilerdenmiş gibi bir foto :))

Sonra develer olayı var. Bomboş yoldasın develer düz bir halde yürüyorlar hooop araba son anda çarpmaktan kurtuluyor. Dalgamı geçiyorsunuz allah aşkına :))) Çölün ortasında olan bomboş bir yoldasınız onların bir anda çıkma ihtimali yürüyüşlerinden imkansız olduğu belli zaten, görememe durumu ayrı bir komedi :)

Yine tren sahnesinde olanlar saçmaydı, adamlar sudan çıkıyor, Ethan hangi ara görevin detaylarını öğrendiyse hop o ekran senin bu ekran benim anlatmaya başlıyor. Hangi ara öğrendin detayları!! modundayım o saniyelerde... Tren hızlanmak bilmiyor zaten klasik olaylar yani :)

Aksiyonun bol olduğu bir film. Yer yer güldüm tabii, Tom'u sevmesem bile sonuna kadar rahatça izleyebildim. Çok sevdim mi ? Hayır sevemedim ! Gözüme gözüme batan sahne geçişlerini hiç sevmem...

Tom zaten yaşlanmış iyice. O fizik falan yalan olmuş, kaslar maslar irice bişi olmuş göz zevkimi bozdu. Soğuk nevale gibi film boyunca surat sürekli asık... Dövüş ve aksiyon sahnelerinde ıkınma mimiği olmasa yalan olacak oyunculuğu o derece... Performansını hiç beğenmedim.

Paula Patton harika görünüyordu. Özellikle davette giydiği yeşil elbiseli sahnelerde bayıldım kendilerine. Rusya'da olan binanın yıkılma sahnesi en çok aklımda kalan sahneydi. Burç Halife binasına tırmanıldığı sahnenin ise gerçek olması beni heyecanlandırdı. Çoğu detay kötü bağlanmış; aksiyon sahneleri , grafikler, ses efektleri yeterli derecede iyiydi. James Bond moduna girilmesi hoşuma gitmeyen yönlerinden biriydi.

Eşinizi, sevgilinizi alın gidin eminim beğenecektir filmi. Onlar aksiyon filmlerinde pek detaylara takılmıyor nedense :)) Bana göre kesinlikle 7 puanı haketmeyen bir film !

imdb : 7.8
sinemalar.com : 7.0

28 Aralık 2011 Çarşamba

2 Broke Girls


Bu diziyi yeni izlemeye başladım. Bazı dizilerin bölümlerinin birikmesini bekliyorum öyle izliyorum :) 
8. bölümdeyim zaten daha 12 bölümü var... İlk sezonunda olan çok yeni bir dizi anlayacağınız :))

Aynı mekanda çalışan iki kızın hikayesi. Biri doğuştan şanssız çulsuz, diğeri sonradan şanssız eski milyarder. Babası yüzünden tüm paraları sıfırlanınca ilk defa çalışmak zorunda kalıyor ve bu hayata alışmaya çalışıyor :)

Biri duygusal kelebekken diğeri soğuk nevale :))

Karakterler biraz abartılınca ortaya komik bir dizi çıkıyor.

İzlemenizi tavsiye ederim :)

What's Your Number?


Merak ettiklerim son listemde olan filmi görünce hemen izleyeyim dedim. Pişman oldum :)

Çok beğenerek izlediğim ve keyif aldığım Nedimeler filmiyle neredeyse aynı sahneyle başladı film. Nedimelerde bir kaç sahne sonraydı gerçi ama burada daha başlar başlamaz kızın kalkıp süslenip püslenip yeni uyanmış numarası yapması... İkinci kere aynı espri güldürmüyor maalesef.

Filmin sonlarına doğru bir kaç yerinde sırıttım sadece. Anna Faris benim için çok kötüydü bu filmde. Romantik komedi karakteri özellikle Ally hiç yakışmamıştı. Hem yaşlı, hem soğuk, hem de hiç doğal gelmedi bana oyunculuğu. 

Filmi zaten kesinlikle Chris Evans götürdü. Nedime olması, kardeşinin düğününe yalnız gitme korkusu, eski sevgililerinden en iyisini araması, gözünün önünde olanı farketmemesi, sonra aşık olması, bay mükemmeli şutlaması, başarısız kariyer, sürekli beklentileri olan anne gibi özelliklerinden konu hiç orjinal değildi. Birçok filmin karışımı ve seks satar prensibinden yola çıkılmış.

Anna Faris yerinde başka biri oynasaydı film belki benim için günü kurtaran olabilirdi ama gerçek anlamda oyunculuğunun doğal olmayan hali beni itti üzgünüm Anna :)

imdb : 5.6

The Future / Gelecek


30'lu yaşlarda tuhaf bir çift hasta bir kedinin bakımın üstlenmek isterler. Kediyi almaları için bir ayları vardır ve bakımını üstlendikleri anda hayatlarını sınırlayacakları için son günlerini özgürce yaşamaya karar verirler. Bu yüzden işten ayrılırlar...

Kadın koreografisini tamamlamak, adam ise canının istediği yönde ilerlemek ister. Zamanla araları iyice tuhaflaşır ve kadın adamı aldatmaya başlar.

Film bunlarla birlikte ilerlemeye devam ediyor. İnsanların özgürlüklerine ne kadar düşkün olduğunu ve sınırlarının çizilmeye başlaması ihtimalinin bile hayat akışını nasıl etkilediğini mizahi olarak anlatıyor. Yer yer kedinin açısından yorumlar ile film kademe kademe ilerliyor. 

İzlemeseydim hiç bişi kaybetmezdim. Bu aralar çok fazla ağır ilerleyen filmler izlediğim için artık beni baymakta son noktaydı :))

Konu belki ilginizi çeker ama tavsiye etmeyeceğim tuhaf bir filmdi benim için... 

imdb : 6.2
sinemalar.com : 5.8

26 Aralık 2011 Pazartesi

One Day / Bir Gün


Bir gün kitabını aldıktan sonra filminin olduğunu gördüm inatla okuyup bitirene kadar izlemedim. Kitap ilk başlarda o kadar sıkıcı geldi ki zorladım resmen kendimi :) 100 sayfa kadar sonra bir şeyler yerli yerine oturmaya başladı ve sonra merak etmeye başlıyorsunuz. Merak ederken tam herşey yerli yerindeyken ahhaa ne oldu yahuu birden diye kaldım resmen :)

İyi ki kitabı okuyarak filmi izlemişim. Okumadan izleseydin bir halt anlamazdım şu filmden yani. Film gerçekten bir sürü eksiklik barındırıyor. Resmen masraftan kaçmış gibiler. Bir çok detay yok, sahneler kısa, hoooop diye yıllar geçiyor, bağlanış kötüüü, karakterler tam olarak yansıtılamamış vs vs...

Dexter ve Emma karakteri arasında olan o tutkuyu maalesef yansıtamamışlar. Dexter'ın ukalalığı, şımarıklığı, dibe vuruşları yok... Karakterler sanki 88 yılından itibaren hiç yaşlanmıyor bari makyaja biraz para harcasaydınız :)) Açıkça söylüyorum Alacakaranlık serisini okuyup bitirdikten sonra filmi izlediğimde bile çok daha fazla etkilenmiştim. Hoş onunda grafiği yükseleceğine düşüşte olan bir şekilde gidiyor film için ama olsun ilk filmi iyiydi en azından...

Belki ben çok fazla beklenti içindeydim bilemedim şimdi :)) 

Kitabı okuduysanız hiç filmi izlemeyin gereksiz vakit kaybı, kitabı okumadıysanız izleyebilirsiniz sanırım tadı öyle daha kolay çıkacaktır.

imdb : 6.7
sinemalar.com : 6.9

Shark Night / Katil Köpekbalığı


Pek sevmem köpekbalıklı filmleri ama bu filmle yıllaaar yıllar sonra bir şans vereyim dedim. Malum 3 boyut gibi yeni yeni özellikler sinema dünyasına karıştı :)

Filmi izlerken sevmediğim bir tür olduğu için gerçekten sıkıldım. Film bu sefer farklı bir yoldan ele alınmış ama yine de hoşuma gitmedi. 

Klasik bir şekilde gençlerin sınav stresini üslerinden atma bahanesiyle sarışın alımlı kızımızın göl evine giderler. Gitmesiyle olaylar başlar zaten. Bu kadar mı şanssızlık olur "Son Durak" film serisi gibi evet olur :)) Zaten "Son Durak" serisinin yapımcılarından :) Göl evinde köpekbalığı ne arar işte orası filmin sırrı zaten :)

Görüntüler, sahneler gayet güzel öyle uyduruk kalitede olan bir film değil. İşleniş bakımından çok sıradan ve sıkıcı geldi. Ahh hayatımın filmi bir daha izleyeyim diye bir durum yaratmıyor :)

Boş vaktiniz için idare ederlik çerez filmlerden :) Filmlerin fragmanları konunun devamında yer alıyor haberiniz olsuuun :)

imdb : 4.0
sinemalar.com : 6.0

24 Aralık 2011 Cumartesi

Submarine


Okulda popüler olmaya çalışan ezik tiplerden biriyken birden bire aşık olur ve dünyanın en iyi sevgilisi olmaya kendini adayan liseli gencin yaşadıklarını anlatıyor.

Her şey bu kadarla sınırlı değildir. Annesi ve babasının arası eskisi kadar iyi değildir. Annesinin eski sevgilisi komşu olarak yan binaya taşınınca işler onun için biraz daha zorlu bir hale geliyor.

Kız arkadaşının annesinin hastalığı, ailesini ve ilişkisini kurtarma çabaları içinde 15 yaşında olan bir gencin küçük dünyasında olan kocaman problemleri film çok güzel bir şekilde anlatmış. Filmi ben sevdim.

Festival filmleri ağırlığında gidiyor. Filmden çıkış beklemeyin. Düz, sakin bir anlatımı var. Bu tarz filmleri sevenler için iyi bir alternatif olabileceğini düşünüyorum...

imdb: 7.3


New Girl


New Girl komedi olarak izlemeye devam edeceğim nadir dizilerden biri. Bana eskilerin Friends tadını verdi resmen ! Tadı derken komikliği ve izletmesi yönünden :)

Sevgilisinden ayrılan kızın yeni kiracı olarak bu üç birbirinden farklı adamın yanına taşınması ile başlıyor. O da diğerleri gibi garip huyları olan neşeli ve güzel bir kız :))

9 bölümü var şimdilik. Hepsini bir oturuşta izledim ve beni gerçekten keyiflendirdi. Yeni dizi arayanlar, ayy birazcık güleyim diyenler için şiddetle tavsiye edilir :)

19 Aralık 2011 Pazartesi

American Horror Story


Bu aralar gerçekten film izlemeye fırsatım olmuyor. Bari bişicikler izleyeyim diye dizi izliyorum en azından. O dizileri bile bir bölümünü iki posta halinde izlediğim zamanlar oluyor. Üzülüyorum bu halime ne yalan söyleyeyim hahah :))

Diğer izlediğim bir çok dizinin yeni sezonu başlamamışken, bir kısmıda christmas tatiline çıkmışken bende yeni bir diziye yelken açayım dedim :)

O da American Horror Story oldu !!

Henüz ilk sezonunda ve 11 bölümcüğü var sadece. İlk başta pek sıkılmıştım sonradan bölümler ilerledikçe olaylar karışmaya başladı. Çok fazla korkunç değil, hatta korktuğum tek bir sahne bile olmadı diyebilirim. Daha çok evde olan iyi huylu yada kötü huylu hayaletlerin bu duruma nasıl geldiklerini , hikayelerini , neden o evde sıkıştıklarını izliyorsunuz. Benim hoşuma gitti ve dizi boşluğunda size tavsiye etmek istedim :)

Bu arada kendim gerçekten memnun olduğum için siteyi yazıyorum. Sitenin haberi bile yok yani reklam falan değil bilinsin :))

Dizilerimi izlediğim Dizimag diye bir site var ki !! Bence Türkiye'nin en iyi dizi sitesi. Yerli yabancı her diziyi, her bölümü bulabiliyorsunuz.

Benim en en en ennnn sevdiğim yanı dizilerin bölümleri yani part kısımlarını otomatik olarak kendi atlıyor. O yüzden diziyi açıp rahatlıkla yatağıma uzanıp izleyebiliyorum. Part geçmek için bin defa ayağa kalkıp açıp tekrar yatmıyorum :)))

Diğer bir özelliği ise bunlar yeni oldu aslında... En son izlediğin bölümü biliyorsun. Başında yeşil renkte tv olduğu zaman o izlediğiniz bölümdür :) Dizilerde çalan şarkılara ben çok dikkat ederim siz eder misiniz bilmiyorum. Beni arama derdinden kurtardı şarkıları. O dizinin bölümünde çalan şarkıları üstteki yatay menüsünden öğrenebiliyorsunuz.

Hesap oluşturup dizileri takip listenize ekliyorsunuz yeni bölümleri eklendiği anda size mail yoluyla haber veriyorlar. Altyazısı çıkmamış olsa bile yeni bölümü mutlaka ekliyor. 

HD ve normal görüntülü izleme imkanınız var. En güzel yanı dvd de olduğu gibi dil seçeneğinin olması :) Türkçe altyazılı olan bir bölümü ingilizce olarak seçerek altyazısız izleme imkanınız oluyor.

Benim için önemli detaylara sahip olduğundan ilk defa dizi sitesi olarak bir yeri yazabiliyorum. Film için yok mesela o yüzden sizin varsa bana önerebileceğiniz muhteşem bir yer çok isterim öğrenmeyi :)

Film izlediğim yer şu sıralar benim canımı sıkmaya başladı o yüzden alternatif istiyorum :)

Şimdilik bu kadaaar :) 

11 Aralık 2011 Pazar

Jane Eyre


Jane Eyre muhteşem romanlardan biridir. Bir çok şekilde filmi yapılmış, hatta mini bir diziside vardı. İzlemekten hiç bıkmıyorum çünkü her filmin yorumu, kostümleri bir başka oluyor.

Dönem filmlerini çok sevdiğimden asla kaçırmam :) 

Küçük yaşta kimsesiz kaldıktan sonra halasının yanına gönderilir ancak orda sürekli itilir kakılır. Sonrada katı  disiplini olan bir okula gönderilir. 10 yıl kadar orda yaşadıktan sonra öğretemen olur ve bir eve öğretmen olarak gider.

Herşey burada başlıyor zaten Jane karakterinin yaşadıkları, ayakta kalışı, aşkı... Dönem film severlere tavsiye ediyorum. Kostümler çok güzel, seçilen eşyalar, saçlar, herşeyiyle o dönemi yaşatıyor bize. Mia oyunculuğu ile göz dolduruyor.

sinemalar.com : 6.2
imdb : 7.4

The ldes of March / Zirveye Giden Yol


Zirveye giden yol filmi ile listemde olan son filmide izlemiş oldum. Filmi yazan ve yöneten George Clooney olmasından dolayı daha ön yargılıydım aslında :)

Filmin ortalarına kadar uyukladım resmen. Evan Rachel Wood'un olduğu sahnelerden gece telefonun çalmasıyla film artık kendini topladı resmen. Cin gibi oturdum izledim hiç bir detayı kaçırmamak adına.

En sevdiğim filmlerdendi. Böyle düşündürtecek "ayy napcek şimdi yeaa, ben olsam böyle yaparım" falan dedirtmeli :) Bu da öyle filmlerdendi. Oyun içinde oyun vardı resmen. 

Sonunda tabii en dişli olan ayakta kaldı. Filmden alıntı yaparak "çakallarla çalışılmaz" sözünü ispatlıyor :)

Bu filmi kesinlikle tavsiye ediyorum. Öncelikle belirtmeliyim film tamamen diplomasi ve devlet adamları üzerine kurulu. Sıkılanlar olabilir. İlginizi böyle konular çekmiyorsa filmden aldığını tat pek bir şeye benzemeyecektir :)

sinemalar.com : 6.1
imdb : 7.4

10 Aralık 2011 Cumartesi

The Perfect Teacher / Mükemmel Öğretmen


Klasik konu, ikinci sınıf bir filmdi. Aşırı yorgun olmamdan dolayı valla ne yalan söyleyeyim iyi gitti benim için :) Filmde bir öğrencinin saplantılı bir biçimde öğretmenini tavlamak için elinden geleni yapma çabasını izliyoruz.

İkinci sınıf bir film olduğu, oyuncuları ve çekimleri ile belli ediyor zaten. Yinede film kendini sonuna kadar izlettiriyor. Sizde çok yorgunsanız, uyuşmuş bir halde ne olsa izlerim diyorsanız izlemenizi tavsiye ederim onun dışında pek izlemenizi tavsiye etmem.

Yüksek beklentiniz olmasın :)

imdb : 5.0

Hugo


3 boyutun en güzel hali bu filmde derlerdi evet doğruymuş. İzlerken nasıl keyif aldım herşey o kadar gerçekçiydi ki ! İlk defa 3 boyutun tadını bu kadar güzel çıkardım :)

1930'ların Paris'in de geçen hikayede Hugo çok sevdiği babasından kalan automatonu tamir etmek istiyordur. Çünkü babasının ona bir mesaj bıraktığına inanıyordur.Kimsesiz kalması ve bir tren istasyonunda yaşamaya çalışması, çeşitli rastlantılar ile Hugo'nun hayatta tutunma çabasını izliyoruz.

Tim Burton filmleri tadındaydı. Zaten prodüksiyonda Johhny Deep var o yüzden Tim'i izliyor gibiydim. Kostümler, dekorun ne kadar detaylı ve muhteşem olduğunu anlatmakla bitiremem.

Filmi detaylar, üç boyutu, karakterleri oynayan oyuncular dışında pek sevemedim. Daha doğrusu nedense başrol oyuncumuz Asa Butterfield yani Hugo'nun oyunculuğunu pek beğenmedim. Kadronun içinde bana göre resmen sırıtıyordu ve hareketleri ben oyunculuk yapıyorum modundaydı. Bu sadece bana öyle geldi başkaları benimle aynı fikirde değildi bu tamamen kişisel bir detay benim için :)

sinemalar.com : 6.3
imdb : 8.5

2 Aralık 2011 Cuma

A Dangerous Method / Tehlikeli İlişki


Keira Knightly bu filmdeki performansıyla Oscar'ı zorlar gibi görünüyor. Konusunu ister beğenin ister beğenmeyin, ister ilginiz çeksin ister çekmesin hani bazı şeyleri genel kültür olarak en azından bilmeliyiz ya öyle bir filmdi benim için. 

Adaylar konusunda henüz bir fikrim yok zamanı geldiğinde üstünden şöööle bir geçeriz zaten :)

Açıkçası bazı sahnelerde "kırbaçla beni kazım" diyen havuçlu anneyle, hıyarlı baba tiplemesi gelmedi değil :)) Ciddiyetimi bozup çoook kıkırdadım aklıma geldikçe :)

Gerçek hayattan alıntı olduğunu düşünürsek iş gerçekten ciddiye biniyor o anda. Psikanalizin nasıl doğduğunu anlatıyor. Aslında en çok dikkatimi çeken Sabina karakterinin konumudur.

Bir insan nerdeeeen nereye geliyor ve sen kadınsın ne anlarsın gibi hiiiç bir geri kafalılık söz konusu değil. En çok hoşuma giden yanlardan biriside bu oldu.

Keira'nın kendini gösterdiği en iyi filmlerinden biri diyebilirim. O yüzden mutlaka izleyin ;)

Sinemalar.com : 6.1
imdb : 7.1

28 Kasım 2011 Pazartesi

The Help


Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi !

1960'lı yıllar Amerikasında geçen film, mekanlar, kıyafetler, oyunculuklar, konu işleniş her şey ama her şey muhteşemdi. 

Uzun zamandan beri bu film internete düşse diye bekliyordum. Filmin zaten çok iyi olduğunu biliyordum ama maalesef ülkemizde gösterime girmeyecek bir film. Bu konudan dolayı zaten kızgınım. Çünkü genelde kaliteli filmleri değilde sadece gişeden yüksek kazanç yapabilme ihtimali yüksek filmler seçiliyor.

Ülkede yapılan siyah beyaz ayrımcılığına ve o zamanın şartlarına siyahi insanlar yönünden olayları izliyoruz. 1960'lı yıllar çok uzak zamanlar değil ! Yapılan herşey bana bile o kadar dokundu ki o zamanda yaşayan siyahi olan insanları düşünemiyorum bile. Hala tamamen bitmiş değil zaten o da ayrı konu...

Yaklaşık 2 buçuk saat süren film her detayıyla sizi yeterince doyuruyor. Mutlaka bulup izlemelisiniz !!

imdb : 8.1

27 Kasım 2011 Pazar

Super 8


Bu filmi merak ediyordum ama geç izledim. Bu aralar izlemeye bişiler pek vaktim olmuyor :( Şu blogu açmadan önce günde 3-4 allah ne verdiyse izlemeye vaktim olurken şimdi birden pattt durdum :)) 

Sonunda bişi izleyebildiğim bir gün oldu. Super 8 filmini sadece Steven Spielberg için izledim. Sevdiğim yapımcıların, senaristlerin yada oyuncuların olduğu filmleri ne tür olursa olsun izliyorum :)

Bilim Kurgu filmleri pek bana göre değildir. Dişi varlık olmamdan kaynaklanıyor olabilir :))) Bu filmi sonuna kadar güzel bir şekilde izledim çünkü çok beğendim. İlk başlarda pek umudum yokken fazla zaman almadan film hareketlendi. Özellikle tren sahnesi vardı ki sormayın dillere destandı !! Daldım gittim resmen ağzım açık bile izlemiş olabilirim :))

Filmde olan detaylar çocukların kısa film hazırlaması, o yaşlarda gelen deli kandan kaynaklanan cesurca hareketler, kendi içinde yaşadıkları dram, ilk aşkları vs ile birlikte aslında normal bir film kıvamında. İşin içine bilim kurguda eklenince yemede yanında yat haline girmiş. 

Grafikler, ses efektleri yine çok iyi olan bir filmdi. Filmin her detayından keyif aldım. Tavsiye edebileceğim güzellikte olan bu filmi izlemeyenler izlesin :)

25 Kasım 2011 Cuma

Vizyondan Seçmece


25 Kasım Cuma günü vizyona giren filmlerden ikisi bu hafta merak ettiklerim arasında yer alıyor. Tree of Life filmini daha önce izleyip yazmıştım zaten.

A Dangerous Method : Bu yılın en iddialı filmlerinden birisi. Ödül alır mı bilemem ama izlemeden aday olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. O yüzden mutlaka izlemeliyim :)

The Ides Of March : Politik çekişmelerin olduğu bu tarz filmleri severim. Akıl oyunları ile dolu filmlerden her zaman zevk almışımdır. Umarım hüsrana uğratmaz :)

Fragmanlar aşağıdadır :)


24 Kasım 2011 Perşembe

Alacakaranlık Efsanesi : Şafak Vakti / Breaking Dawn


Bugün filme gitme fırsatını buldum. Hayır ayılıp bayıldığımdan değil meraktan benimki :)) Kitabını okuyup filmi beğenmeyenlerdenim. Gerçi kitap içinde binbir türlü kusur bulabilirim. Muhteşem bir seri değildi ama kitap daha iyiydi.

Ukalaca bazı insanlar kitabı olup okuyanların filmi beğenmediklerini söylüyorlar. Bu kesinlikle filme yansıtılmamış bir çok detaydan ve duygu eksikliğinden kaynaklanıyor. Bunu başarabilen bir çok filmi sevebilirim. Alacakaranlık maalesef yansıtamıyor. Herneyse ilk filmini ayıla bayıla izledim, ikincide esnedim, üçüncüde uyuya kalacaktım nerdeyse. 

Bu filmde büyük ihtimal uykum yoktu yada daha iyi gibiydi. Düğünden, balayından ve hamilelik kısmı çok detaylı olarak işlenmemiş. Filmde anlayamadığım bir kopukluk vardı çünkü hikayeyi sırf yetiştirelim ve para kazanalım diye bir çok detay atlatılmış, bir çok gereksiz detayda uzatılmıştı.

Sonunda Bella vampir oldu. İkinci bölümüne yine sinemada gidicem ama keşke bunu bekleseymişim internete falan düşmesini öyle acıdım yani verilen paraya :)) Çok fazla müdavimi değilseniz evinizde izleyin misss gibi. Sinemaya değmez :) Imdb puanı sanırım herşeyi anlatıyor. 7.7 puanı anca bizim Türkler verir şu filme zaten :))

Sinemalar.com : 7.7
imdb : 4.7

18 Kasım 2011 Cuma

Immortals / Ölümsüzler


Sonunda meraktan öldüğüm filmi izleyebildim bugün. Taze taze yazmak istedim heyecanımı kaybetmeyeyim diye :) Filmde ne ararsan vardı... Tanrılar, titanlar, insanlar, barbarlar :))

O yüzden konuyu seri bir halde işlemişler. Filmde hızın düştüğü sahneler çok az. Hep bir olay, hep bir aksiyon ! O yüzden izlerken sıkılmadım. Saçma bulduğum yerler olmadı mı? Oldu tabii ki :)) Özellikle kahin ile olan ilişkisi bi öpücüğe kanmalar falan :))) 

Herneyse çok beğendiğim filmler ile ilgili fazla detay vermiyorum. Bu da öyle filmlerden. Bi de mutlaka sinemada izlenmesi gerekenlerden. 3D ile muhteşemdi çünkü.

Filmde 300 Spartalı kalitesinden fazlasını yakalamak mümkün. Resmen görsel şölendi benim için. Özellikle ikinci yarı için söylüyorum. Son sahnelerde yer alan savaş sahneleri o kadar detaylıydı ki neye bakacağımı şaşırdım artık inceleyim herşeyi derken :Pp 

Grafikler ve ses efektleri özellikle filmin içine daha fazla çekiyor sizi. 

Athena'nın kucağa alınıp göğe çıkartıldığı sahne mi desem, çöküş mü, dalgalar mı, gökte olan savaş mı ... Bir sürü ama bir sürü detay... En önemlisi filmin devam edecek olması. Şansınız varken hala vizyondayken kaçırmayın derim ;)

Sinemalar.com : 6.5
imdb : 7.0

17 Kasım 2011 Perşembe

Rise of the Planet of the Apes / Maymunlar Cehennemi Başlangıç


Bu aralar pek vaktim olmadığı için yazamadım bir türlü izlediklerimi. Sanırım birden yazıcam boş anımda. Bu kadar boş bırakmak istemediğim için sırasıyla yazayım bir tane film en azından :)

Maymunlar Cehennemi muhteşem serilerden bir tanesidir. Günümüz versiyonu çekilceğini duyduğum zaman çok heyecanlanmıştım. Ben zaten maymunları çok severim :))

Alzheimer hastalığının tedavisi için maymunlar üstünde deney yapılıyor. Bu deney sonucunda maymunların normalden daha zeki oldukları farkediliyor. İlerleyen zamanda sorun çıkaran maymunun aslında hamile olduğu ve annelik içgüdüsü ile kendini koruduğunu öğreniyorlar ama bütün maymunlar için ölüm emri çoktan çıkmıştır bir kere. Ceaser adında ki bu maymunu doktorumuz evine alıp götürüyor onun ölmesine izin vermiyor. 

Deneyler sonucunda ilaçtan o da etkilendiği için çok zeki bir maymun olarak dünyaya gelmiştir. Bunun her evresini, kişiliğini, kırılganlığını, bağlılığını film ilerledikçe izlemek mümkün.

Film ağır gitse bile detayları ile zenginleştirildiği için beni yeterince tatmin etti. Tek şikayetim grafiklerin çokta iyi olmamasından kaynaklanıyordu. İlk film bu kadar tuttuğuna göre ikinci filmde umarım grafikleri biraz daha ciddi şekilde sıkı tutarlar. 

Çok sevmeseniz bile bu tarz filmleri en azından bir fikir edinmek için bile şans verilmesinden yanayım. O yüzden tavsiye edebileceğim bir filmdir kendileri. Her ne kadar geç izlemiş olsam bile :))

Sinemalar.com : 7.3
imdb. 7.8

13 Kasım 2011 Pazar

Friends With Benefits / Arkadaştan Öte


Ne yalan söyleyeyim merakla bekliyordum bu filmi. Mila Kunis favorilerim arasında olan zaten taş hatun ! Justin'in oyunculuğuna hala alışamadım ama bu rol sanki ona daha bir gitmişti.

Filmin ortalarına kadar sadece yatak sahneleri mevcut diyebiliriz genel anlamda. Biraz daha devam etseydi filmin hiç bir şansı yoktu. Sonralarda filmi toparladılar ve romantik komediye dönebildi. 

Jamie karakteri ile kendime yakın hissettim. Sürekli neşesini ve vurdumduymazlığını kalkan haline getirmesi yönünden :) Muhteşem fiziğine tek kelime bile edemem. Film yerine şunlardan bahsediyorum düşünün artık :))

Bağlanmak yok teması altında işlenen bu konu zaten anca filmlerde olur. Zaten Jamie'de filmlerde ki gibi mutlu bir son istiyor ve sahip oluyor. Filmin içinde film isteğinin gerçekleşmesi anca bir filmde olur zaten :)

Filmin ortalarından sonra hoşuma giden yerler olmadı değil ama öyle aman aman çok güldürdü muhteşemdi demem. Bir daha da izlemem :) Mila bana Kate Hudson'ı hatırlattı. romantik komediye gerçekten yakıştırdığımı söyleyebilirim.

Sinemalar.com : 6.8
imdb : 6.6

9 Kasım 2011 Çarşamba

Beautiful Boy


Bayram dolayısıyla yazmaya fırsatım olmadı. Beautiful Boy dram olarak gayet iyi bir filmdi. Kimileri sıkıcı bulsa bile ben detaylardan hiç sıkılmadım.

Herşey üniversiteye yeni başlayan oğullarının okulunda 17 kişinin öldürülmesi ile başlıyor. Polisler oğullarının öldüğünü haber verdiklerinde asıl şok eden onları bu 17 kişiyi katleden kişinin kendi çocuklarının olduğunu öğrenmeleridir. 

Bundan sonra nasıl ayakta durduklarını, zaten yıkım aşamasında olan evliliklerinin nereye sürüklendiğini, kendi içinde yaşadıkları sorular ve hayata devam etme çabaları başarılı bir şekilde bizlere sunulmuş.

Film boyunca çocuğun bıraktığı cd de ne anlattığını, neden yaptığını öğrenemiyoruz. Filmde olan asıl nokta zaten çocuklarını en güzel şekilde hatırlamak istemelerinden kaynaklanıyor. Meraktan çatlamadım değil :)

Boş zamanınızda sevdiğiniz film türlerindense izleyebileceğiniz güzel bir film.

sinemalar.com : 5.9
imdb : 6.5

31 Ekim 2011 Pazartesi

Pretty Little Liars 2. Sezon 13. Bölüm


Meraktan çatır çatır çatlatacak 12. bölüm ile bizi ortada bırakan dizi 13. bölümü cadılar bayramına özel olarak hazırladı. Sezon ortasında diziye neden bu kadar ara verildi bilmiyorum.

Gereksiz bir bölüm gibi dursada Alison'ın gözünden bir çok ipucu ile karşılaşıyoruz. Zaten son bölümde Jenna ve polisin A olduğunu öğrenmiştik. 

Bir çok kişi A'nın tek kişi olmadığını biliyor. Tahminlerimce bu işin içinde Mona, Lucas'da dahil olmuş durumdalar. Zamanla görücez :)

Sarah's Key / Sarah'nın Anahtarı


Evet dram filmlerini çok seviyorum. Özellikle gerçek olaylardan olan uyarlamaları.

1942 yılında Fransa'da yahudilerin hepsini toplayıp kampa yerleştirirler. 10.000 kadar yahudi tuvalet ve yemek olmadan eziyet görürler. 8.000 yahudi Almanya'da olan başka bir toplama kampına yollanır.

Evlerine gelen askerler yüzünden Sarah kardeşini saklamak için duvarda olan bir duvara kilitler bu yüzden onu kurtarmak için kaçmaktan başka şansı yoktur.

Bu olayın üstünden geçen 60 yıl sonra yani günümüzde gazeteci bununla ilgili yazı yazmak için görevlendirilir. Taşındıkları ev ise Sarah ve ailesinin yaşadığı evdir.

1942 yılı ve günümüz arasında gidip gelen filmi çok beğendim. Olaylar gazeteci ve Sarah'ın gözünden olarak izliyoruz. Toronto film festivalinde ödül alan bu Fransız filmini izlemenizi tavsiye ederim !

imdb : 7.3

28 Ekim 2011 Cuma

In Time / Zamana Karşı


Merak etmeyin sinemada izledim :))

Konu bakımından çok fazla dikkat çekici. Kollarında olan saat yaşam saati ve süre bittiğinde ölümle tanışmış oluyorlar. Para yerine zamanınızı harcıyorsunuz. Otobüse binmek 2 saat, 2 dolar, 2 tl değil gibi :) Ayrıca başkasının yaşam süresini çalabiliyor, başkasına aktarabiliyorsunuz. Bizim para ile kullandığımız tüm sistemi yaşamla bağdaştırmışlar. 

En çok bu kısmını sevdim ! Fakirle zengini ayıran, zamanımızı para için harcarken süremiz dolduğunda herşeyin anlamsız olması vb gibi bir çok detaya değinebiliriz. Bu yüzden çok beğendim amaaa...

Filmin konusu bir kere Justin ile harcanmayacak kadar iyiydi. Kendi adıma konuşuyorum Justin'i izledikçe her an bu sahne şovuymuş ve pat müzik, pat dansçılar sanhneye atlayacakmış gibi hissediyorum. Onun oyunculuğuna bir türlü alışamadım.

Yine filmi dikkatli izleyenler için Amanda'nın ne makyajı ne saçı bozulmuyor arkadaş ! Suya giriyor saç ıslak, bir bakıyorsun içerde saç kurumuş. Araba takla atıyor, üstü açık olmasına rağmen biri savrulup düşmüyor. Saçlar bu arada yine taranmış gibi. Justin araba kullanmayı bilmiyor ama işi anında kavrayıp neler neler yapıyor. İlla seksi bir kız yapacaklar ya Amanda film boyunca kusursuz gözüküyor, Justin Cüneyt Arkın gibi bir ordu korumanın elinden defalarca kaçıyor falaaan filan...

Konu iyi, oyunculuk idare eder, film daha güzel işlenebilirdi... Vincent Kartheiser ise gelmiş geçmiş tek ve en karizmarik haliyle :))

Sonuç olarak orta şekerli tadından rahatsızlık duyulmayacak bir film.

Sinemalar.com : 6.0
imdb : 5.9

The Walking Dead 2. Sezon


Zombi filmlerini pek sevmem ama bu dizi benim için ayrıdır. En çok Zombilerin makyajları ve kostümlerin harika olması beni çekiyor. İzlerken çok fazla yadırgamıyorsunuz. Zombi olsa hani bu kadar iğrenç olurdu diyorsunuz :))

İlk başlarda biraz sarmamıştı ama bölümler ilerledikçe herşey daha iyi bir hal almaya başladı.

İkinci sezona girişini pek sevmedim. Küçük kızın üstünden giderek olay yarattılar ve uzattılarda uzattılar. Hala merak ediyorum kıza ne oldu diye :)

Gerilim dizilerini sevenler için merakla yeni sezonunu beklediğim bu zombili diziyi zevkle tavsiye ederim :)

Paranormal Activity 3


Bu filmin serisine bayılıyorum. Maç akşamı bizde kızlar gecesi yaparak sinemaya gitmeye karar verdik. Daha önce serinin her filmini sinemada izlediğimizden bu geleneği bozmayalım dedik.

Gün içinde olan işlerimiz nedenniyle halimiz kalmamıştı. Her zaman takiplediğim bir film sitesinde filmi görünce havalara uçtum veee keyife evde devam ettik. "Filmin hakkını yemeyelim yeöağ" diye vicdan azabıyla filmi izlemeye başladım ve ilk 15 dakikasında "kapatsak mı acaba" diye hala şüphelerim vardı.

Derken film bitti !! Ana !

Şimdi biz korkcak mıydık? Bir kaç serpiştirilmiş klasik P.A. görüntüleri, son 10 dakikaya sıkıştırılmış gelişme ve son ! Caaanım filmin tüm karizması gitmiş, yerini saçma sapan bir şey almış...

Sonuç olarak evde izlediğime hiç pişman değilim, hatta mutluyum böyle 3 olmaz olsun ! Nerde 1 ve 2'nin ihtişamı, nerde adrenalin duygumuz. Fragmanda olan bir çok görüntünün kesilmeside tuz biber oldu.

Yorumlarda herkes gerildiğini falan yazmış allah bilir Chucky'den falanda korkuyorlardır bunlar :))

O yüzden izleyecekseniz sakın ama sakın sinemada izlemeyin onun yerine başka bişi yapın benden tavsiye. En çok sevenlerden biri olarak 1 ve 2'nin tadı alınamadı...

Sinemalar.com : 6.0
imdb : 6.5


24 Ekim 2011 Pazartesi

Monte Carlo


Bu filmi Leighton Meester ve Selena Gomez için izlemiştim. Selena'nın oyunculuğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Leighton Gossip Girl karakterinin aksine bir karakter taşıyordu ve bana tuhaf geldi kabul edemedim diyebilirim :)

Selena öyle ahım şahım bir oyunculuk sergilemiyor. Paris'e gitmek için tüm lise boyunca çalışıyor ve sonunda hayalleri gerçekleşiyor. Paris'e gittikten sonra ona çok benzeyen kötü kalpli bir sosyetik güzelle karıştırılması ile olaylar başlıyor. Onun kıyafetleri, onun elbiseleri derken klasik bir konunun içinde kendinizi buluyorsunuz.

Bu aralar Paris'in üstüne çok gidiliyor :)) Eski popülerliğini katlıyor gibi geldi :)

Romantik Komedi olan bu sıradan filmi sadece çok boş bir zamanınızda izlemenizi tavsiye edebilirim. Hiç bir beklentiniz olmadan tabii ki :) Paris görüntüleri ve kıyafetler sizi tatmin edecekse :))

sinemalar.com : 5.8
imdb : 5.2

17 Ekim 2011 Pazartesi

Face in the Crowd / Katilin Yüzü


Film öyle bir başladı ki  işte güzel bir film izlicem dedim resmen !

Arkadaşları ile eğlenceden dönerken bir kadının öldürülüşüne tanık olur ve o sırada telefonu çalar. Katil telefonun sesini duyunca kızımızın peşinde koşar. Köprü üstünde olan boğuşmada kafasını çarparak aşağıya düşer ve bu yüzden Prosopagnosia denilen yüz tanıyamama bozukluğuna yakalanır. 

Film boyunca kimsenin yüzünü tanımadığı için sizde bilemiyorsunuz. Sonuna kadar merak içinde katil kim diyorsunuz. Fakat öyle bir nokta var ki malesef bunu yakalayamamışlar... İnsanları sesinden bile tanıyabilirsiniz. İlla yüzüne bakmanız gerekmiyor. 

Ses kısmını atladıkları için film biraz saçma bir hal alıyor. Filmde sevgilisi ve polisle olan ilişkileride hehhh bunu yapmazsanız olmazdı dedirtiyor. Çok gereksiz sahneler ve hareket olmuş. Onun dışında kullandıkları hastalık tam seri katil filmlerine uyacak türden. Milla Jovovich oyunculuğu ile filmi götürüyor. Güzelliğinide katmamız lazım tabii :)

Malesef güzel bir olayı yakalayıp kullanamayan filmlerden biri daha. Bu berbat havada zamanınızı değerlendirecek kadar da kötü değil :)

sinemalar.com : 6.3
imdb : 5.7

Midnight in Paris / Pariste Geceler


Woody Allen filmlerini pek sevmem sevemem. Sanırım adama daha özel hayatından kılım :)) Bilmeyenler için küçük bir dedikodu yapalım. Woddy Allen Mia Farrow ile birlikteyken bir evlatlık alırlar. Beslerler büyütürler ve üvey kızı Soon Yi Previn ile birlikte olduklarını açıklarlar. Mia ile tabiki herşey o anda biter. Sonra üvey kızı ile evlenir böyle sapkın bir aile yaşantısıdır yani ondaki kafa.

Herneyse filme gelince Woody Allen filmi değilmiş gibi izlemeyi tercih ettim. Film Paris'in muhteşem görüntüleri ile başlıyor ve film boyunca her sokağına, her yerine neredeyse sizi aşık ediyor. Tam bir Paris filmi.

Konu olarak adamın hayal dünyası gibi işlenmiş olsa bile her gece gelip geçmişe götüren arabanın aslında gerçek olduğunu filmin sonunda görüyorsunuz.

Adamın nişanlısı ile ilgili kopuk ilişkileri film boyunca sinir ediyor. Evlilik hazırlıkları yaparken kızın bu kadar bencilce ben gelmem, ben bunu istiyorum, buna yetişcez gibi tavırları ahaaa adam tabiki başka kadına kayar dedirtiyor. Zaten bizde öyle diyelim diye bugüne kadar gelen ilişkiyi bir anda kötü göstermeye başlıyor.

Bambaşka bir dünya ve bambaşka konu ile dikkatimi çeksede film boyunca gerçekten sıkıldım. Uzattıkça bazı  detayları uzatmışlarda uzatmışlar. 

Gil karakteri kitabı için Pariste. Orda yaşamak ve yazar olmak istiyor. Nişanlı desteklemiyor. Antikacı dükkanı olan bir karakteri anlatıyor kitabında. Sonra bir antikacı dükkanı olan kadınla tanışıyor. Herşey Adriana karakterinin üstüne gitsede filmde sağ gösterip sol vuruyorlar. Aslında iki sahnede geçen olayı dikkatsiz izleyenler için kaçırabilincek bir detay. Sonu noldu ne alaka dedirtebilir.

Filmde bir çıkış bekledim. O çıkışta sanırım son 10 dk içinde oldu bitti. Eeee bu muydu yani dedim.

O 10 dk. belki 5 dk bile gelmiyor insan için. Güzel bir şey yakalanmış ama yavan bir tadı vardı filmin benim için. Paris görüntüleri kusursuzdu, konu muhteşem yakalanmış ama işleniş ile kendini bitiren filmlerdendi benim için.

sinemalar.com : 6.1
imdb : 8.0

15 Ekim 2011 Cumartesi

Modern Family


İlk sezonu bir çırpıda izleyip bitirdiğim Modern Family dizisini uzun zamandır merak ediyordum. Fırsat bulamadığım için izleyemedim. 

Dizi boşluğumda ben çok sevdim. Karakterlerin hem komik, hem gerçekçi olması çok daha fazla içine çekiyor dizinin. Aralarda durum yorumlarına özellikle bayılıyorum. Daha sık yapmalılar bence :))

Komedi dizisi isteyenlere rahatlıkla tavsiye ediyorum. 

Gossip Girl 5. Sezon 3. Bölüm


Blair'in hamilelik durumu beni hiç meraklandırmıyordu. Taaa ki şu bölüme kadar. Prensinden olduğunu söylesede zarfı hala açmadığı için kesin olarak bilemiyoruz.

Chuck kazadan sonra kendini toplayamadı. Bunun için doktora bile gitmiyor chuckasım geliyor resmen. Bu bölümde onu ağlarken gördüm yaaa içimin yağları eridi resmen. Ben niye hep dizilerde kötü çocukları seviyorum anlamadım :)))

Baaak buraya yazıyorum o çocuuuuğun babası Chuck Bass !

The Vampire Diaries 3. Sezon 5. Bölüm


The Vampire Diaries son bölümünüz izlediniz miiii ??

Bir ara izlerken bunlar tatile girmiyorlar, sezon finali yapmıyorlar dimi dedim resmen ! Ne muhteşem bölümdü böyle :)

Ortalık iyice kızıştı resmen. Klaus bitti, Michael çıkıyor başımıza ! Stefan'da kapattı artık duygularını. Bak Elena devir artık Damon devridir. Bırahhh şunu yaaa ne hali varsa görsün :)))

Sonraki bölümü resmen çatır çatır çatlayarak bekliyorum :)

The Change Up / Hayat Sana Güzel


Bu değişim filmlerinden en iyisi bence Freaky Friday filmidir. O zamanlar severdik Lindsay'i :)) Heee sıkıldık mı bu tarz konulardan evet sıkıldık !

Film başladığı anda bir saçmalık silsilesi sarıyor ekranın dört bir yanını. Bebeklerde olan anormal hareketler, sırf gülelim, iğrenelim diye bebeklerde farklı atışlar ! 

Karakterler bile gerçeğe yakın yanı nerdeyse hiç yok. Evet diyeceksiniz ki ruhları beden değiştiriyor bunun neresi gerçek diye. Onu kabullendik başta zaten ama film öyle gitmiyor. Hele fırlama olan abaza tip karakteri hiç olmamış. Hem parası olup hemde kadınlara bu kadar itici düşkünlüğü olan bir karakteri uzuuuun zamandır hiç görmemiştim. Tamam Crazy Stupid Love filminde de vardı öyle bir karakter ama ona biz günümüzde "playboy" diyoruz.

Hangover'ın senaristlerinden çıkmışsa bu film dedim "iyidir yeaaa" ama nerdeeee?! 

Bu aralar film konusunda eğleneyim, güleyim dedim olmadı. Son izlediğim iki filmde resmen fiyasko çıktı ! 

Filmlerde her zaman abartı olur ama ben filmin içine girdiğimde kopmamalıyım. "Hade len" ! demeye başladığım an o film benim için bitmiş oluyor. Daha başında "Hade len" ! dediğim filmde zaten bir moralim düştü. 

Hiç mi gülmedim tabiki güldüğüm yerler yada yer oldu :)) Sadece bir sahneye çok net bir şekilde güldüğümü hatırlıyorum. Bu da bir film için kötüdür. Filmle ilgili az sahne hatırlıyorsam o film fosstur benim için zaten :)

Bu arada cinselliğinde gözümüze gözümüze sokulduğu filmlerden birisi. Bir film kalitesini zaten bunu abartmadan, gerektiği yerde gerektiği şekilde kullandığında kalitelidir. Yama gibi durmamalı.

Çok boş vaktiniz vardır, şans bu ya elinizde başka izleyebileceğiniz film yoktur, amaaan izleyeyimde gitsin saçma maçma diyorsanız evet izleyin. Aksi halde tavsiye etmiyorum.

sinemalar.com : 6.2
imdb : 6.4

Red State / Şeytanın İni


Yurtdışında çok fazla yankı yapmış, tartışmalara konu olan filmi izlemek için meraktan çatlıyordum resmen. Film gerilim desem pek değil, dram desem değil, aksiyon desem son sahnelerden tüm filme yükleyemeyeceğime göre ı-ıhhh, korku hiç değil zaten.

Filmde üç arkadaşın bir internet sitesinden bulup grup seks yapmak için yola çıkmasıyla başlıyor. Aslında öldürülen eşcinsel bir gencin federalleri bile devreye sokacak kadar dikkat çekmesiyle başlıyor. 

Bu üç liseli genç kadının yanına ulaştıklarında içkilerine atılan ilaçlar ile uyutularak kendi kiliselerine götürüyorlar. Burda günaha yatkın insanları özellikle eşcinselleri işkence ederek öldürüyorlar. 

Filmde kilise papazının bitmek bilmeyen vaazı ile ne kadaaaar sıkıldığımı anlatamam. Hayır imkanım olsa ileri sar falan yapıcam ama o da olmuyor. 

Şerif çarpan arabayı bulmak için yola ekip arkadaşını yollar, kilisenin orda bulurlar, o sırada gençler kaçma girişiminde bulunur, şerif yardımcısı destek ister, onlardan olan adamın biri yardımcı şerifi vurur, şerif eşcinsel ve evli olduğu için tehdit ederler fotoğraflarını karına yollarız diye, bu da sinirlenir ajanları devreye sokar.

Ajanlar gider, silahlı çatışmaya girerler falaaaan filan. Bıdı bıdı bıdı ve bıdıııı herkes ölür, papaz hapise gider, ajan terfi alır yaniiiii facia bir film !!

Tepki çekmesi eşcinsellerin ve devletin işleyişine yönelik oynadıkları için yankı uyandırmıştır. Mükemmel Amerikanlar biliyorsunuz, adalete düşkünlerdir :)) Farklı olan yönleri dürüstçe aldıkları için yankı yaratmıştır. 

Hee bu mesajı alsak ne oluuur almasak ne oluuur. Bu filmi izlemek için bahane olmayacak kadar sıkıcı film !

Boş vakit kaybı.

sinemalar.com : 6.1
imdb : 6.4

9 Ekim 2011 Pazar

Don't Be Afraid of the Dark / Karanlıktan Korkma


Bu filmi ne kadar merak edip beklediğimi anlatamam size. Uzun zamandır aklımda ve hiç bir yerde bulamadım. Şimdi hasta olup yatakta vakit geçirince şansıma filmi eklemişler ve izleme fırsatı buldum. 

Film 1973'te çekilenin günümüz versiyonudur. Katie Holmes oynuyor diye merak ettim aslında. Oyunculuğu nasıl diye. Malesef filmde çok fazla yer etmediğinden pek bir şey söylemek mümkün değil :)

Gelelim küçük yıldızımıza. Filmi sırtında taşıyan kesinlikle Bailee Madison ! Korku filmlerinde oynayan çocukların nasıl bu kadar iyi rol yapabildiğine hala şaşıyorum :) Zaten küçük hanım 2013'e kadar programını doldurmuş. Mükemmel oyunculuklar olsa bile bir filmi kurtarmaya yeter mi ?

Tabii ki hayır !

Cehennemin dibinde yaşayan kötü diş perileri günümüz insanını ne kadar korkutabilir bilemem ama beni etkilemediği kesin. Filmi izlerken gerilemedim bile (ilaçların etkiside olabilir :)) 

Ortalama bir filmdi. Gerilim seviyesi kesinlikle yüksek değil. 
Hee hasta yatağında çok iyi gitti ona bir şey diyemeyeceğim :)

imdb : 6.2

Crazy Stupid Love / Çılgın Aptal Aşk


Kadro muhteşem, film çerezlik :) 

Hani öyle pek bir şey katmaz ama izledikçe keyiflenirsiniz ya o filmlerden. Stece Carell zaten harika. Ryan Gosling bu aralar hoşuma giden oyunculardan. Emma Stone favorilerimden :)

Filmi izlendikçe enerjisi düşenlerden değil resmen yükselişe geçenlerden. Sonlara doğru nasıl güldüğümü hatırlamıyorum bile :) Ana fikri olarak sevgi için elinden geleni yapacaksın yada gideceksin işlenmiş hemde çok zevkli bir şekilde. 

Fırsatı olan en kısa zamanda neşelenmek için izlemeli bence. Biliyorsunuz hoşuma giden filmler hakkında pek fazla bir şey yazmıyorum siz tadını kendiniz çıkarın diye ;)


sinemalar.com : 6.2
imdb : 7.8

1 Ekim 2011 Cumartesi

The Lying Game


The Lying Game ayrı ailelere evlatlık verilen ikizlerin lise zamanında birbirlerini bulmasıyla başlıyor. Gerçek aileleri kim diye ararken zengin ailede olan Sutton L.A'de ailesini aramaya gidiyor. İkizi Emma ise onun yerine geçiyor ve evi, aileyi,arkadaşlarını idare etmeye çalışıyor. Fakat Sutton sırlarla dolu Emma'nın aksine daha kötü olmasından dolayı Emma birazcık zorlanıyor. İşler daha da kızışıyor...

Pretty Little Liars dizisini 16 yaş salaklıklarıyla dolu olmasına rağmen severek izliyordum. Aynı yazardan çıkan diğer kitap yeni biz dizi olarak başladı. Bende keyfime göre film bulamayınca yeni bir dizinin yelkenlerini açmış oldum :) 

Henüz 7 bölüme sahip. Bende daha 2. bölümü bitirdim. İşler bu bölümden sonra iyice karışmaya başlayınca hemen yazmalıyım diye düşündüm. İzlemeyenler, Pretty Little Liars tarzını sevenler ve dizi arayışında olanlar için 2 bölüme kadar gördüklerimden tavsiye edebilirim :))


29 Eylül 2011 Perşembe

True Blood | 4. Sezon 12. Bölüm


True Blood dizisini pek sevmediğimi daha önce de söylemiştim. Karakterler en uç noktada tüm duyguları yaşayıp fantastik karakterler olması yetmiyormuş gibi azıcık inandırıcı olma yanını da tüm gözümde kaybediyor.

Neden mi izliyorum?

O kadar bölüm izledim zaman ayırdım ve meraklı olduğum için :)) İster beğeneyim ister beğenmeyeyim her şeyi izlemeye çalışıyorum bu da benim huyum :)

Dizinin tutma sebebi belli tamamen cinsel içerikli olmasıdır. Homo'su, hetero'su, platoniği ne ararsan var tek eksik biseksüeldi onu da Tara'ya yüklediler heehhh eksik tamamlandı dedik.

Son bölümde saçmalık üstüne saçmalık ekledikten sonra ilk bölümlerde eğlenceli ve aklı başında olan Tara'yı sonradan bir kafayı yedirttiler ki sormayın gitsin. En sonunda zavallı yan rollerde olan herkese yaptıkları gibi Tara'yı da öldürmeye karar verdiler gibi. 

Yeni sezonda ya diğer vampirler yetişecek yaşasın diye sonunda vampir olacak yada tamamen aramızdan ayrılacak zaten 2-3 kişinin arasında geçen dizide.

Saçmalıklar silsilesi devam edecek zerre merak etmesem bile izleyeceğim kesin.


27 Eylül 2011 Salı

Hayat Ağacı / The Tree of Life


Bu filmden çıkan sadece iki görüş olabilir. 

İlki !

"Bu ne lan böyle, bunu izleyeceğime belgesel izlerim daha iyi. Çok sıkıldım, vaktimi boşa harcadım, filmde replik bile yok !!"

İkincisi  ! 
"Az replik ile muhteşem bir film yapmışlar. Tamamen sanatsal ve kaliteli "


Bu iki insanda birbirinden çok farklı hayatlar yaşayan, farklı görüş açıları ve kültürleri olan insandır.  

Filmde oğlunu kaybettikten sonra bir ailenin yaradanı sorgulaşıyla başlar ve cevabını doğanın içinde arar. İlk yarım saat boyunca "Biz senin evlatların değil miyiz, bizi neden üzüyorsun" ? gibi sorulara cevap arar. Bol bol doğadan görüntüler görürüz. Bir yandan da yapılan betimlemeler ile içindeki duygulara benzetmeler vardır.

Yarım saat geçtikten sonra asıl film başlar. 

Bir ailenin yaşam ağacını anlatır. Aşık olur, evlenir, çocukları doğar, çocuklar büyümeye başlar, babaya olan sevgi azalır, nefrete dönüşür, sevgiyle nefretin kendi içinde çarpışmasını, babanın kaygıları, annenin mutsuzluğu derken herkesin içinden mutlaka kendine pay çıkarabileceği bir filmdir.

Neredeyse hiç replik olmadan sadece klasik müzik eşliğinde verilen tüm duygular bana göre kusursuzca işlenmiş. Olayların akışı, yakaladıkları noktalar gerçekten can alıcı.

Terrence Malick muhteşem bir iş çıkarmış.

Sabrı olan ve filmin büyüsüne kapılmayı sevenler mutlaka bu filmi izlesin. Diğerleri ne olur izlemesin :)) Çünkü her bir bölümü dikkatli izlemeli ve o derinliğe girebilmelisiniz.

sinemalar.com : 6.3
imdb : 7.7

25 Eylül 2011 Pazar

Film Ekimi / 2011 Sonbahar Film Haftası / 8 - 15 Ekim


10. Yılını kutlayan Film Ekimi bu yıl İstanbul dışında İzmir, Bursa, Konya, Trabzon ve Diyarbakırda da ev sahipliği yapacak. 

Birbirinden güzel filmleri kaçırmamanızı tavsiye ederim. Program, bilet fiyatları, hangi sinemada ve seans saatlerini burdan öğrenebilirsiniz. 

Ben malesef çok izlemek istediğim 5-6 filmi sırf İstanbul And. yakasında yok diye izleyemeyeceğim :((

Chalet Girl


Yok fantastik komediymişte, günümüz Bridget Jones hikayesiymişte bilmem ne gibi yorumları okudukça "Tuğçe bu filme bir şans ver ve izle bak Ed Westwick oynuyor, hoş gözlerini kısıp seksi ses tonuyla 'I'm Chuck Bass' demiyorsa dünyanın sonu değil yani" dedim ve oturdummm bir güzel izledim.

Evet biliyorum tipsiz, ön dişleri ayrık (ön dişleri ayrık olanlar zengin olur derler ki ona bakınca kanıtı gibi), boyu kısa (önemli değil benimde eee nolmuş yani) ama çok iyi Chuck Bass demiyor mu hem tuhaf bir karizması var zengin rollerinden başkasına gitmeyecek gibi ? :)))

Bu filmi izleme sebeplerimi kendime saklamaya devam ederek filme geri dönüyorum.

Ed tabiki yine zengin çocuk rolünde. Kızımız çok yetenekli kaykaycıyken annesini trafik kazasında kaybediyor ve çalışmak zorunda kalıyor. Babasının neden çalışmadığını öküz gibi bütün gün evde yatıp 1000 dolarlık borç yaptığına inanın bende cevap veremiyorum.

Sırf iki katı bahşiş ve maaş alacak diye lüks bir dağ evinde işe başlıyor. Eee borçları biri ödemeli değil mi ! İşte çocuk oraya tatile geliyor zaten ev onların. Kızla aralarında yakınlaşma oluyor. Çocuk zengin, kız fakir, çocuk annesi istiyor diye diğer zengin kızla nişanlanır, kızımızın haberi olmaz, birlikte olurlar, kız öğrenir, ayrılırlar. Bu sırada kız 3 ay sonra olacak  snowboard yarışına hazırlanır, kazanır ! Çocuk nişan partisinde öteki hatunu bırakır gelir kız için.

Kız 25 bin doları ve çocuğu kapar ve mutlu sooooon !?

Ne kadar ilginç değil mi sanki dana önce böyle bir film izlememişiz gibi :)))

İdare eder bir romantik komedi işte...

sinemalar.com : 5.8
imdb : 5.9

23 Eylül 2011 Cuma

Mucizeyi Kadınlar Yaratır / I Don't Know How She Does It


Sarah Jessica Parker oynuyor diye sadece gidip izledim. Süslenip püslenip metropol kadını olcam ya iki saat sadece dip liner'ı çekmek için uğraştım ki boru mu koskoca Sex and The City oyuncusunun filmini izlemeye gidiyorum :))) Hazırlıklı olmak lazım dimi ama :) 

Zaten salon full kadındı. Dolayısıyla dip liner'ı çekmek için uğraşım boşa gitmemiş oldu. Her neyse...

Filmde kadın hem kariyerinin peşinden gidiyor, hem çocuklarıyla ilgilenmeye çalışıyor hem de kocasıyla ilişkisini yürütüyor. Kısacası ne varsa kadınlarda varın kanıtı gibi bir film. 

Özellikle erkekleri sandalyeye bağlayıp zorla "izle lanet herif neler çekiyorum anla bide senin dırdırınla uğraşamam" diye tokatlamanın bir başka versiyonunu yapmak lazım. Heee izlediğini, okuduğunu, söylediğini anlayan ile bir b.ktan anlamayanlar olarak ikiye ayrılan erkek cinsi için ikincisine istediğin işkenceyi yapsanda anlamayacaktır o ayrı.

Filmde araya giren dışardaki insanların olaylar ile ilgili yorumları insanları yargılamayı ve çekiştirmeyi ne kadar çok sevdiğimizi gösteriyor. Tek şikayetim bunlar her araya girdiğinde üstlerindeki kıyafetler farklı olsaydı en azından olayla birlikte gelişen konuşmalar olduğunu görmeyi tercih ederdim. Böyle laflarını bölüp bölüp gösteriyormuş gibi olması hoşuma gitmeyen bir detaydı.

Diğer yandan film sizi gülümsetse bile kadında olan muhteşemlik insanın sinirini bozuyor. Yahuuu o saç hiç mi bozulmaz, göz altları hiç mi şiş olmaz, uyanırken hiç mi söylenmez ? HAYIR ! Çünkü o mucizeleri yaratan kadın !!

İş yerine çocuklarıyla ilgilenmek için resti çektiğinde işine devam edip, sonraki toplantılar için "o güne planım var başka güne ayarlayın" diyorsa ve hala kovulmuyorsa o an film izlediğinizi anlıyorsunuz. Gerçek hayatta böyle rahatlıkların, mükemmelliklerin olmayacağını biliyorsunuz.

Filmi izledikten sonra yüzümde kocaman gülümseme. "Bu hatun yapıyorsa bende yaparım yaaa ne kadar kolaymış" diye mutlu mesut ayrıldım. Film size mutluluğu aşılayabiliyor ama çocuklarına istediği gibi vakit ayıran anne, başarılı iş kadını, aşık ve kadına hayran kocaya sahip olmak yönünden bakınca olamayacağını da biliyorsunuz. 

Moralim düzelsin, kendimi gaza getirip güç alayım, romantik komedileri severim ve S.J.P olsun izleyeyim diyorsanız kaçırmayın :) Onun dışında masalsı derecede kötü işlenmiş gerçeklikten uzak boş bir film :))

sinemalar.com : 5.9
imdb : 3.4