29 Ocak 2012 Pazar

The Girl with the Dragon Tattoo / Ejderha Dövmeli Kız

Ejderha Dövmeli Kız filminin Alman yapımını yıllar önce izlemiştim zaten 3 filmi var... Seri Amerikan yapımı ile tekrardan başladı. Filmi ve konusunu çok iyi bildiğim için izlerken hafif sıkıldığım oldu :) Filmleri tekrar tekrar izlemeyi seven biri olmamamdan kaynaklanıyor.

Bu sefer sadece Rooney Mara için izledim malum Oscar adayı kendileri :) Hiç bir şekilde pohpohlamama gerek yok... Film, karakterler, konu bakımından en sevdiklerim arasında olduğu kesin. İzlerken Naomi Rapace ve Rooney Mara karşılaştırması yaptım daha çok. Oyunculuk bakımından çok bir fark göremedim. Rapace zaten bir çok ödülü topladı zamanında.

Rooney bence işin kaymağını yedi sadece :) Zaten kitap olarak, film olarak yankı yaratmış bir filmde oynamak ballı bişi :)) Ona sadece oyunculuğunu kullanmak kalmış ve adaylığı kapmış. Güçlü bir aday olarak maalesef görmüyorum kendilerini filmi izledikten sonra. Çünkü benim için ne eksik ne fazlaydı...

Filme gelince izlenmesi gereken bir film. Gizemi, oyun içinde oyunu seviyorsanız ki ben çok severim :) Mutlaka bu filmi bir şekilde izleyin derim. Tabii izlemeyenler için :) İlk önce Alman yapımını izleyin derim. Benim favorim o hala :)

imdb : 8.2

Carnage / Acımasız Tanrı

Acımasız Tanrı filmini pek beğenmedim. Özellikle bir kusma sahnesi vardı görmeyin gitsin yani :)) Uzuuun uzun bir sahne. Temizlenmesine kadar gidiyor. Ben öyle çok iğrenen biri değilim ama iğrenenler için felaket bir sahneydi :)

Film oğulları arasında olan anlaşmazlık sonucu iki ailenin medeni bir şekilde orta yolu bulma çabasıyla başlıyor. Diğer aile bir türlü evden çıkamıyor. İlk başlarda medeni bir şekilde konuşurken sonra kimse çocuklarına toz kondurmamaya başlıyor. Hakaretler başladığında eşlerin kendi aralarında olan kişisel problemleri dökülüyor. Sonra eşler birbirlerini destekliyor, sonra erkekler erkekleri, kadınlar kadınları destekliyor derken bir gün içinde olabilecek her türlü ruh değişimini bir oda içersinde yaşatıyor size :)

Yaklaşımı güzel evet ama ben pek gülmedim :)  Orta karar bir filmdi benim için. Hani o sonucu olmayan bir odada sadece seri muhabbetlerle geçen filmlerden işte :)) Roman Polanski filmlerini severim genelde ama bu film favorilerim arasında olmadığı kesin :)

imdb : 7.5


28 Ocak 2012 Cumartesi

2012 Oscar Adayları


2012 Oscar adayları açıklandı. 26 Şubat gecesini hem kırmızı halı yönünden hem de ödüllerin kimin alacağı yönünden merak ediyorum :) Filmlerden çoğunu izledim zaten ama bu hafta eksiklerimi tamamlamaya bakacağım bulabildiklerimden. En azından ödüller alındığında kimin neden aldığını bileyim değil mi ? :)) 

23 Ocak 2012 Pazartesi

The Tunnel / Tünel

Açıkçası bu filmi nasıl kaçırdığımı bilmiyorum!! Sonunda doğru düzgün bir korku filmi izleyebildim hatta tadı damağımda kaldı :))

Sydney şehrinin altında yer alan tünelin yapımı bir anda devlet tarafından durdurulur. Hatta üstünü kapamaya çalıştıkları bir şeyler vardır. Bunun üstüne kariyeri bitme tehlikesiyle karşılaşan gazetecimiz kendine bir takım yollar arasa bile o tünele bir türlü giremez. bu konuyla ilgili hep engeller ile karşılaşır. Sonunda 4 kişilik bir ekiple o tünele girerler...

Kurtulan kişiler filmde aralarda girip olayın geldiği noktayı anlatıyor. Ayrıca tünelin kamera görüntüleri dışardan olarak bize yansıyor. Eee tabi gazetecilerimiz tüm olayları kaydediyor.

Filmin sonunda asıl ilginç olan bu olayın gerçek olmasıdır !! Devlet ve polis bir şekilde görüntüler olmasına rağmen yetersiz delillerden dolayı araştırmayı sonlandırmış. Kaybolan arkadaşlarının ceseti hiç bir şekilde bir yerde bulunamadı. Tünelin içinde olan o "şeyin" ne olduğu hala bilinmiyor. Beni asıl etkileyen sonunda yer alan bu ve diğer yazılardır.

Filmin puanı çok düşük ama bana göre çok daha yüksek bir puana sahip olması lazım. İlk başlarda yavaş bir şekilde ilerliyor film sonlara doğru hızlanıyor ve sizi germeye yetiyor. Sonda yazan bu yazılar ise ohhhh tadından yenmiyor hafif tırsmaya başlıyorsunuz. Tavsiye ettiğim bir gerilim filmi, altta olan fragmanı izlemeyi unutmayalım ;)
imdb : 6.0

22 Ocak 2012 Pazar

Melancholia / Melankoli

Film iki kardeşi, iki bölümde anlatıyor. Justine bölümü beşeyle başlayan gece ilerledikçe morallerin düşmesine neden oluyor. Gelinin ailesinde olan gerilim, patronunun düğünü olmasına rağmen iş için sıkıştırması, ablasının kocasının düğünün kusursuzluğu için itelemesi, sığınacak yer aradığında anne ve babanın samimiyetsizliği derken Justine karakterinde melankoli'nin ilerlemesine sebep veriyor. Düğünü umursamıyor ve olaylar gece içinde cinsel anlamda başka biriyle olmasına kadar karışık bir hal alıyor. Sonunda terk ediliyor...

Claire bölümüne diğer kardeşe geçtiğinde Justine'nin kronik depresyonu hafiflemeye başlar. Kocasıyla mutlu denebilecek bir evliliğe sahiptir. Kardeşinden nefret ettiğini söylese bile en çok yanında olan ve ona sahip çıkan yine Claire'dir. Melankoli gezegeninin dünyaya çarpmasına 5 gün kalmıştır. Claire bunun yüzünden panik ataklar geçirmektedir. Bilim adamı olan kocası dünyaya çarpmayacağını aksine yanından geçip gideceğini söylemesine rağmen rahatlamaz.Dünyanın sonu biri için kurtuluş diğeri için yıkımdır.

Film yine herkesin izleyemeyeceği türden bir filmdi. Bir çok kişi sıkıcı ve anlamsız bulabilir. Benim için iyi bir filmdi. İki farklı hissi, iki farklı düşünceyi bir kardeşte birleştirmek, oyunculuklar ve görsellik ile tamamlanınca güzel bir film ortaya çıkmış. Yine ilginç bir Lars Von Trier filmiydi... Charlotte Gainsbourg ile Kirsten Dunst'ın oyunculuğu yabana atılacak türden kesinlikle değildi.

Sinemalar.com : 6.2
imdb : 7.4

The Artist / Artist

Filme başlamadan önce çok tedirgindim. Siyah beyaz film izlemeyi severim zaten ama hiç konuşmadan çekilmiş siyah beyaz bir filme ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum :) Ayrıca eski filmlerde olan görüntüyle saniyede 22 kare ile izlediğimiz bir film :)) Üstüne Fransız filmi denilice düşünün artık bir çok kişi için sıkıcı öğelerin hepsi burada gibi :))

Film başladığında ilk 5-10 dk korkmaya devam ettim sonra filmin akışına kendimi nasıl kaptırdığımı fark ettim. Gülümseten sahneleri vardı, sanki yeni çekilen bir film değilmiş, önemli bir klasiği izliyormuş gibi...

Hollywood'un çok ünlü sessiz film aktörünün sesli filmler ile inişini, şans eseri ünlü olan aktristin sesli filmler ile çıkışını izliyoruz. Aralarında olan sonsuz bağ ve tesadüfler ile birbirlerinden kopamamalarını anlatıyor. Film boyunca keşke konuşsalarmış dediğim hiç bir yer olmadı. Çok güzel bir şekilde duygular verilmiş!

Herkesin izleyebileceği ve herkese hitap eden bir film kesinlikle değil. Film evet güzel, sıkmıyor, izlettiriyor ama yeni bulunan bir şey değil. Bunlar zaten daha önce vardı :)) Oscar adayları açıklandıktan sonra seçeneklerde alternatif ararım çünkü günümüzde benim için konusuyla, konuşmalarıyla, oyunculuklarıyla farklılık yaratmış olan bir filmi tercih ederim. Konu olarak çok değişik aman aman dedirttirmiyor. Klasik aşk filmlerinden sonuçta :)

Jean Dujardin Oscar ödüllerini zorlayacak gibi görünüyor, oyunculuğu gerçekten iyiydi. Ben bu filme büyük rakip olarak The Tree of Life filmini veririm. Hatta bir kaç adım önde görürüm. Çok az konuşmanın olduğu, görsel ve duygusal olarak zengin bir şekilde anlatan film. Evet renkli, evet günümüz teknolojisi var, benim için en önemli farkı konusu. Bir babayla çocuklarının arasında doğumundan başlayan süreci muhteşem bir şekilde anlatmış. Klasik bir aşk hikayesini günümüz sanat filmi olarak, eski teknikler, iyi bir kadro ile allayıp pullayıp önümüze sermek benim için kandırıcı unsur değildir kesinlikle.

Sinemalar.com : 5.9
imdb : 8.5

21 Ocak 2012 Cumartesi

69. Golden Globe 2012 Ödülleri




69. Altın Küre ödülleri geçtiğimiz günlerde verildi. En iyi drama ödülünü alan Homeland dizisini izlenmeyi bekleyen dizi listeme aldım açıkçası merak ediyorum nasıl olduğunu.  Modern Family ve New Girl dizilerini komedi olarak seviyorum. New Girl çok daha yeni bir dizi olduğundan Modern Family'nin alması normaldi. Mini dizilerden  Downton Abbey dizisini şiddet ötesi tavsiye ediyordum. Onun aday olduğu yerde başkasına ihtimal bile vermem :) Mildred Pierce ile ödülü bir kez aha götüren Kate Winslet'e rakip görmüyordum şaşırmadım zaten aldığına :) American Horror Story dizisinde alkolik bir kadını canlandıran Jessica Lange'in performansını diziyi izleyerek görmelisiniz zaten! Game of thrones en sevdiğim dizilerden birisi yeni sezonu daha başlamadı o yüzden henüz blogda yer vermedim. Yardımcı oyuncu olarak Sibel Kekilli'yi götüren Peter kesinlikle bir başarı öyküsüne sahip oyunculardan. :)

Supernatural

Supernatural dizisinin ilk sezonunu izlemeye başladığım zaman beni pek sarmamıştı. Çoğu ayılıp bayılıp izlediğim favori dizilerim hala tatilde olduklarından bu aralar hep benim için çerezlik başka dizileri yazıyorum. Onlar başladığında şevkle, aşkla tavsiye etmeye  devam edeceğim tabii :) Bu hafta yazamadım çünkü oturup film izlemeye, sinemaya gitmeye bile fırsatım olmadı. Çok yoğun bir haftaydı benim için...

Supernatural bilmeyenler için anlatıyorum çoğu kişi izliyor zaten :) Hayaletler, şekil değişterenler, şeytanlar, inler cinler gibi bir çok doğa üstü varlıkları işliyor. İki kardeşimiz bunları avlayarak kötülüklere engel oluyor :Pp En sevdiğim yanı her bölüm başka bir olay ile başlayıp bitmesi. Bir olayı diğer diziler gibi bir sezona yaymıyorlar. Tabii kardeşlerimizin kendi hayat hikayelerine, yaşadıklarına, duygularına kadar her detay diğer bölümlerde devam ediyor.

Açıkçası utanarak söylüyorum ben daha üçüncü sezondayım bu hafta izlemeye başladım birinci sezondan devam ederek. İlk başta evet pek sarmamıştı ama ikinci sezon beni kendine çekebilmeyi başardı. Diğer sezonlar daha heyecanlı olduğunu düşünüyorum. O yüzden bilmeyenler için tavsiye ediyorum :)) Dizinin 7 Sezonu var. Hee benim gibi manyak olmayanlar "ohooo çok geçmiş yahu bu izleyemem o kadar" diyebilirler. Benim gibi manyaklar ise oturup en baştan izleyebilir :))

15 Ocak 2012 Pazar

17. Critics Choice Ödülleri 2012



Gecenin asıl sahipler  The Help ve The Artist filmleri oldu. The Artist filmini izlemediğim için yorum yapamayacağım ama  The Help beni hiç şaşırtmadı. Midnight in Paris filminin senaryo olarak çok iyi olduğunu ama iyi işlenemediğini söylemiştim. En iyi Senaryo ödülünden ileri gidememesi de beni şaşırtmadı :)
Hugo filmi gelmiş geçmiş en iyi 3D görüntüsüne sahipti. Bunu yine yazmıştım en iyi sanat yönetimi yine şaşırtmadı çünkü mekan seçimleri, dekor her şey kusursuzdu. Harry Potter makyaj ve sesten öteye gidemezdi hiç beğenmemiştim. Hiç yakışmayan bir sonla filmini bitirdi. The Tree of Life seçtikleri görüntüler, duyguları anlatma yoluyla bu ödülü zaten hak ediyordu. Bridesmaids filmini bayıla bayıla izlemiştim en iyi komedi ödülü yine şaşırtmadı beni :)) Genel anlamda izlediğim filmler ile yanılmadığımı görmek beni mutlu etti açıkçası :)

Kazananlar listesi için konunun devamına bakınız :)

Albert Nobbs

Albert Nobbs dönem filmi olarak ilginç bir konuya sahip ve listemde olan bir filmdi.

19. yüzyıl dönemi içinde şık bir otelde uşak olarak çalışabilmek için erkek kılığına giren bir kadının ilginç hikayesini anlatıyor.

Film buraya kadar ilgimi çekmişti ama Albert karakterinin saplantılı bir şekilde yalnız kalmaktan korkması ve bir kadınla evlenmeye çalışması filmi benim gözümde etkisini yitirmekten başka bir işe yaramadı. 

Çok istediği dükkanını evlenmeden de açabilir ama bunun yerine kafasında olan düşünceye saplanıp kalmış.

Çok kötü bir film değildi ama belli yerlerden sonra artık hevesimi kaçırdı. Sonunu özellikle hiç böyle beklemiyordum :)

Makyaj ve oyunculuklar iyiydi. Hatta elbise giydikleri bir sahnede bir kadından beklenen zerafetin üstlerinde olmaması çok daha inandırıcıydı :)


imdb: 6.8
sinemalar.com : 5.9

12 Ocak 2012 Perşembe

Kurtuluş Son Durak

Kadına her türlü şiddetin işlendiği filmden inanılmaz keyif aldım ve beklentilerimin çok üstünde çıktı.

Muhteşem bir kadro ile gülmemek imkansız zaten :))

Birbirinden farklı olan 6 kadının ortak noktası erkekler ve bu düzeni değiştirmeye kesinlikle kararlılar :) Kurtuluş ise son durak !

Erkeklerin büyük ihtimal haz etmeyeceği bir film o yüzden filmin puanına aldanmayın derim ;) 

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum !

Sinemalar.com : 6.0

11 Ocak 2012 Çarşamba

The Innkeepers

Artık korku filmlerinden ciddi anlamda ümidimi kestim. Güzel korku filmi bulup izlemek samanlıkta iğne aramaya benziyor resmen. Eski filmlerin tadı nerdeeeee ?!

Gereksiz saçma sapan iki arkadaşın arasında geçen muhabbetler ile film farklı bir şekilde işlenmiş. Güldürmek mi istiyor korkutmak mı belli değil?

Film bölümlere ayrılmış. Bazı filmler bunun için uygun olabiliyor ama burada çok gereksiz olmuş. Hatta bölümlere ayrılmış olması çok rahatsız etti beni diyebilirim.

Klasik korku öğelerini barındırıyor. Kendi kendine çalan piyanolar, intihar etmeler, sıkışıp kalmış ruhlar, hızlıca çarpan kapılar...Çoğul olarak yazdım ama aslında çoğul bile değiller :)

Film hiç çıkış yapmadan olaylar zinciriyle gidiyor. Artık son bölüme geldiğinde bir iki halt oluyor yeterli bile sayılmıyor. Uykum varken izledim esnemekten kendimi daha fazla alamadım, çok sıkıldım. Şu puanları bile nasıl aldığını bilmiyorum ama vasat bile denemeyecek kadar kötü gereksiz bir filmdi.

Sinemalara geldiğinde bedava bile izleme şansınız olsa, ilk önce zamanınızın kıymetini bilin derim. Şiddetle tavsiye etmiyorum !

imdb : 6.1
sinemalar.com : 5.8

8 Ocak 2012 Pazar

Downton Abbey

İngiltere'de büyük yankı uyandıran muhteşem bir diziyi sizlere gururla sunarım :Pp

Downton Malikanesi sakinlerinin sıkıcı hayatlarının içinde yaşadıkları dramı anlatıyor. Bunun içinde çalışanlar dahil ! Onların gün içinde yaşadıkları telaşlar, ev sahibinin evi elinde tutma çabaları, 3 kız kardeşin aralarında yaşadıkları çekişmeler vs. derken kendinizi kaptırıyor gidiyorsunuz.

1910'lu yıllarda geçen zaman dilimini tanımlayacak her türlü detay muhteşem bir şekilde düzenlenmiş. Kıyafetler, dekor, ışık... Kusursuz bir şekilde görsel şölen sunuyor.

Olaylara yön veren bir Türk diplomat olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim :) Özellikle o kısımların gerçek hikayeden alıntı olduğunu belirtiyorlar. Malikane farklı bir isimle olan gerçek malikanedir. Detayların çoğunun gerçek olması bana göre diziyi çok daha muhteşem kılıyor. Her bir karakterin belirgin bir şekilde işlenmesi diziyi sıkıcı olmaktan çok çekici kılıyor. Çünkü olaylar sürekli bir kişinin etrafında dönmüyor. Şiddetle tavsiye ettiğim bir dizi daha :) 2 sezonu yeni bitmiş olup, toplamda sadece 16 bölüm vardır. Kolayca yakalayabilirsiniz maalesef Eylül ayına kadar yeni bölümü yok :(

imdb : 9.0

Occupant

Uzun zamandır korku filmi izlemiyorum diye sadece afişinden seçtiğim bir korku filmi ile bayılıyordum az kalsın :))

Hiç tanışmadığı büyük annesinin ölmesi üzerine dairesine taşınır. Daireyi kendi tutmak istediği için ve mahkeme kararı çıkana kadar 12 gün evden çıkmaması lazım. Ev ona bir sürü oyunlar oynar ve baş karakterimiz evde çıldırma noktasına gelir.

Olaylar gün, gün gidiyor. Öyle çok önemli bişicikler göremiyorsunuz da! Saçma sapan olaylar, saçma sapan çıldırışlar, saçma sapan kişiler ile adam sonunda intiharın eşiğine sürüklenir.

Filmin sonunda yeni bir aile taşınır bu da filmin devam etme ihtimali için açık kapı bırakıldığının göstergesi. Devam filmini izlemeyi düşünmüyorum. O ümidi bile vermedi bana resmen :) Bu film ile zamanımı harcadığıma çok ama çok pişmanım sinema severler :)

imdb : 4.8
sinemalar.com : 5.8

4 Ocak 2012 Çarşamba

Pretty Little Liars 2. Sezon 14. Bölüm


Pretty Little Liars bizi çatlatarak sonlandırdığı 13. bölümün ardından uzun bir bekleyiş ile 14. bölümü dün akşam yayınladı. Dizinin ilk başında sıkıldım resmen ne oluyor, neler oluyor derken sonunu yine olay bir şekilde bitirdiler :)

A ile sonunda karşılaştılar ve cep telefonunu istemeyerekte olsa ele geçirdiler :) Şifre girilmesi bekleyen telefonu umarım saçma sapan bir şekilde açamaz hale getirmezler... Hanna'nın sevgilisi Caleb böyle işlerde iyiydi kolaylıkla o şifreyi kırması lazım :)) 

Şimdi bir hafta daha diziyi bekle işin yoksa :Pp

2 Ocak 2012 Pazartesi

Once Upon a Time

Once Upon a Time son zamanlarda izlediğim en iyi fantastik dizilerden birisi. 

Pamuk Prenses ile başlayan dizi masalların mutlu sona kavuştuktan sonrasını anlatıyor. Günümüze gelen tüm masal kahramanları dizinin içinde yer alıyor. Külkedisi, uyuyan güzel...

Kötü cadının laneti ile işler çok daha karmaşık bir hale geliyor. Bütün karakterler aynı yaşta, hafızaları silinmiş bir halde günümüz zamanında bir kasabada yaşıyorlar.

Laneti bozabilecek tek bir kişi var o da Pamuk Prenses'in kızı Emma'dır... Emma ne yazık ki hiç bir şey bilmiyor. Onu kasabaya sürükleyen nedenler, inandırılma çabaları, cadının Emma'yı kasabadan yollamak için planları derken dizi sizi alıyor götürüyor.

Geçmiş ve günümüz arasında mekik dokuyarak görsel şölen yaşatıyor. Şiddetle tavsiye ediyorum! 1.Sezon 7. bölümü yayınlandı en son, çoğaltmadan izleyin :)