11 Eylül 2011 Pazar

Kaybedenler Kulübü


Kimi çok sevmiş, kimi nefret etmiş...

Filmi izlemeye başladıktan sonra "bu nee ya" halinde yarısına geldikten sonra kapattım. Çünkü baktım olcak gibi değil. Bir yerden olaylara dalacak gibi değil. Gece naptım ben yaa pişmanlığıyla uyuyup içim rahat etmedi. Ertesi gün pişmanlıkla birlikte filme bir şans vermeyi daha düşündüm.

Yarısından başladım tekrar izlemeye. Sonra baktım aslında bir konuya değinmek istemişler :)) Bir şeyleri yakalamışlar ama eksik kalmış hep bir yanı. Zeytinyağlı dolmayı çok severim ama tuzu, üzümü, fıstığı olmadan verdiği yavan tat gibi geldi film.

Aşık oldukları anda kadının erkeği değiştirmek istemesini anlatıyordu. Evet erkek gözünden bakıldığından belki çok itici bir olay ama bunun cinsiyeti olmayan bir konu olduğunu düşünüyorum.

Kız, erkeğin belli bir işi olmasını istiyor, düzen istiyor. Sanırım aşkın getirdiği fedakarlıkları bekliyor. Adam aşkın getirdiği hiç bir şeyi yapmadan olması gereken sonuca varıyor. Ayrılıyorlar...

Kız kariyer peşinde yoluna, adam ıssız adam şeklinde yoluna. Bir gün geldiğinde hayatına çeki düzen vermesi gerektiğini anlıyor. Kız için yapamadığını, kaybettikten sonra yapmaya karar veriyor.

En saçma hikayelerden biridir herhalde. Fakir kız, zengin çocuk hikayesi gibi...

Bir bakmışsın anaaa ! film bitmiş...

Eee noldu ki ? Bu filmin daha devamı yok mu ??

Nasıl başladıysa öyle bitmiş. 15 dakikasına bir anafikir sokmuş, belasını bulmuş ve bitmiş.

Uzun lafın kısası işte ben o filmden nefret edenlerdenim.

Hiç yorum yok: